Malum çağımız iletişim çağı, her şey hızla değişiyor, dönüşüyor. Yaşam öyle bir hız aldı ki, ayak uyduramayanlar bu tempoyu bir daha yakalayamıyor. Kapitalist dünya düzeninde sistem ‘tüketim’ üzerine kurulur; tükete, tükete, tükeniyoruz…
Tükete, tükete, tükeniyoruz…
Tüketirken tükeniyoruz ya, doğal değerleri, kültürel varlıkları da yok ediyoruz. Biraz akıllı ve vijdanlı bir insanın bu düzende mutlu olması mümkün değil. Her şeyin bir maddi değeri oldu maalesef. Satılamayan hiçbir şey kalmadı. Her şey satılık ve her satılan malın da gariptir ki bir alıcısı var. İnternet üzerinde öyle aptalca şeyler satılıyor ki, ‘bu alıcı bulmaz’ diyoruz ama yanılıyoruz.
Benim işim yabanda
Her yetişkin bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için bir işe ihtiyacı var. Benim işim doğada. Yaşamımı böyle sürdürüyorum. Tüm edinimlerimi pek çok iletişim organı ile paylaşıyorum. Doğada olduğum sürece, doğada dayanıklı malzemelere ihtiyacım oluyor. Soğuklar için ayrı, sıcaklar için ayrı ayrı, sucul ortamlar için apayrı kıyafetlere ihtiyaç duyuyorum.
Oudoor malzeme seçimi hayati önem taşımaktadır
Ben yıllardır kıyafetlerimi hep aynı yerden kendim alıyorum. Ne sponsor kabul ediyorum, ne de başka birinin aldığını giyiyorum. Doğada olduğum sürece beni zor durumda bırakmayacak kıyafetleri seçiyorum. Doğa sporları malzemeleri, özel olarak az sayıda imal ediliyor. Az sayıda imal edilmesi, malzememin sağlamlığı dolayısıyla ürünün bedelini diğer kıyafetlere göre bir az daha arttırıyor. Ama öyle zaman geliyor ki bizi, doğanın çetin şartlarında bu malzemeler koruyor.
Doğada kaldığım zor şartların üstesinden bu kıyafetler sayesinde gelebildim. Pek tabiî ki karakter de önemli. Ayağınız su aldıysa, vücudunuz üşüyorsa, kafadan esintiye yakalandıysanız, o zor şartlarda doğru düşünemezsiniz.
Lafı uzatmayayım. Son dönemlerde vahşi kapitalizim şehirlerde yaşamı zorlaştırıyor. Şehirlerin boğucu ortamından sıkılan insanlar hafta sonları doğaya kaçıyorlar. Türkiye’nin her tarafında boynunda makine, yandan cepli pantolonlu, başına bez parçası bağlamış, elinde sigara içen tipler görüyorum. Gerçekten tip bunlar, yeni türedi. Hem doğada olacaksın, hem elinde sigara olacak, garip ama gerçek. Taklitçi toplum yapacak bir şey yok.
‘Bu maceranın sonu nasıl bitecek’
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Zaman zaman kendi acentemin turlarına rehberlik yapıyorum. Tura başlamadan önce kıyafet kontrolü yapınca, içimden ‘bu maceranın sonu nasıl bitecek’ diye hep bir iç geçiriyorum. Ne kadar abuk sabuk malzeme varsa alışveriş merkezlerinden toplanmış gelinmiş. Elinde bir kredi kartı, gördüğü her kırmızı ürünü almış gelmişler.
O ayakkabı ile sadece bir kez yürünür.
O pantolon ilk dikende dağılır.
O giyilen mont naylon, üç adımda terletir.
Sonra uğraş. Ayakları ıslak yürüyemeyen tipler, terlemiş o anda kapmış şifayı öksüren bir gurup ile yürüyüş yap. Parkurlar revire dönüyor birden. Yürüyerek, doğaya çıkarak sağlık kazanalım, sıhhat bulalım düşüncesi ile hasta oluyoruz.
Doğa sporlarında, doğru malzeme kullanmak gerekli
Oysa doğa sporları malzemeleri satan dükkânlarda, yapılacak etkinliğe göre bize malzeme öneren, bu işin uygulamasını doğada yapmış, bizim için üşümüş, aç kalmış, ıslanmış insanlardan uygun malzeme tercih etmek yerine, büyük alışveriş merkezlerinde outdoor malzeme satan stantlardan malzeme almayı tercih ediyoruz. Yazılacak çok konu var. Ayakkabı ayrı dert, üst kıyafet ayrı dert. Çadır ve uyku tulumu meselesine hiç girmiyorum bile.
Ezcane statüsü
Doğa sporları malzemeleri satan mağazalar eczane statüsünde olmalı. Burada çalışan insanlar, bu işi daha önceden yapmış, doğayı bilen insanlardan seçilme ki çoğu öyle. Her doğa sporlarının ayakkabısı farklıdır. Her coğrafyanın pantolonu, üst kıyafeti ayrı seçilmelidir. Her şey bir yana, bir yere gitmek istiyorsunuz ve doğa sporları malzemeleri satan bir dükkâna kıyafet almaya gittiniz; oradaki insanlar, size hangi mevsim gitmek istediğiniz yörenin uygun olabileceğini bile size söyleyebilirler.
Gidin alışveriş merkezine, kasadaki duran görevliye sorun bakalım ‘Kaçkarlar’a giderken yanımıza ne almalıyız’ diye? Cevap ‘bekleme yapma’ olacaktır emin olun. Büyük alışveriş merkezlerinde outdoor malzemesi satan bölümler ya kapatılmalı ya da doğa sporları konusunda deneyimli, bilgi verbilecek insanlar seçilip satış bu insanların deneyimi ile yapılmalıdır.
Ah bu cahilliğin gözü kör olsun.
Metin ve fotoğraf: İsmail Şahinbaş