Anadolu halk takviminde, Kasım günleri içerisinde bulunan ‘Erbain’ olarak nitelenen dönemin başladığı 21 Aralık günü, bir gurup arkadaşımla günübirlik bir yürüyüşe çıktık.
Samanlı Dağları üzerinde bulunan Kungul Dağı’nın doruklarından Yuvacık Barajı’nın bulunduğu bölgeye doğru ‘kırk gün sürecek soğukların’ ilkinde, yani kış faslının başladığı gün dönümünde, dalında sararmış son yaprakların titrek şahitliğinde tepeden aşağıya doğru karda yürümenin keyfini yaşadık.
Rotayı bilmenin rahatlığı, doğru malzeme tercihinin konforunda ve yürümeyi yaşam biçimi olarak algılayan bir gurup insanın dayanışmasında keyifli bir gün geçirdik.
Yapraklarını dökmüş kayın ve gürgen ağaçlarına yıl içinde yaprak dökmeyen komar ağaçlarının yarenliği içerisinde bulunmanın keyfinin bir başka olduğunu hep birlikte deneyimledik.
Yürüdükçe tüm grilikleri arkamızda bıraktık. Sadece grilik değil, modern dünyanın tüm sorunlarını da bir günlüğüne terk ederek, daldık sonsuz beyazlıkların içine. Doğanın güzelliğine, küçük gurubumuzun neşesi ve kararlılığı da yakıştı.
Tüm yürüyüşçülerin malzemeleri ve deneyimleri iyi ve nitelikli olduğu için Eski Yayla’ya vardığımızda yürüyüşümüzün ilk bölümünü rahat geçmiş olduk. Eski Yayla’dan, dik bir inişle rotanın zor bölümünü de kazasız bitirmeyi başardık.
Rotanın bir yerinde yol ikiye ayrılıyor. Fabrika Deresi olarak isimlendirilen bu bölümdeki ikiye ayrılan yolun iniş şeklinde sol kolu Kazandere Köyü’ne, sağ kolu da Aksığın Köyü varıyor. Buradan akan dere ise Kazandere Kanyonu ile önce Yuvacık Barajı’na, oradan da İzmit Körfezi’ne dökülüyor.
Ekip olarak, 11 kilometrelik rotayı Kazandere Köyü’nde bitirdik. Ben de yazımı; Mevlana’nın yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşmayı başardığı bir söz ile bitireyim: ‘Aynı dili konuşanlar değil, aynı düşünceyi paylaşanlar anlaşabilir.’
Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş
KARTEPE DERGİSİ 3. SAYI